Abdi İpekçi Caddesi No:61 Kat 5, Nişantaşı/İstanbul

Tüp bebeğe gereğinden fazla mı başvuruluyor?

literature2

29 Ocak 2014

Kadından alınan yumurtanın vücut dışında, erkekten alınan sperm ile döllenmesi ve oluşan embryonun kadın rahmine geri konulması ile elde edilen gebelikler Türkçe’de tüp bebek olarak adlandırılıyor. Bilimsel adı in vitro fertilizasyon (IVF) yani vücut dışında döllenme olan bu yöntem ile ile dünyaya gelen ilk bebek olan Louis Brown’dan bu yana milyonlarca bebek aynı şekilde dünyaya geldi ve IVF bebeklerinin sayısı her geçen yıl katlanır şekilde artıyor

Ancak British medical Journal’da yayınlanan bir çalışma tüp bebeğin gerektiğinden fazla çiftte kullanılıp kullanılmadığını ve aslında risklerinin yararlarından daha fazla olabileceği fikrini tartışmaya açıyor.

Tüp bebek tedavileri ilk olarak tüpleri tıkalı olduğu için gebe kalamayan kadınlara anne olma yolunu açan bir tedavi şekli olarak tıp dünyasına girdi, ardından ciddi derecede sperm bozukluğu olan erkekler için tek bir spermin direkt yumurta içine enjekte edildiği mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemi geliştirildikten sonra kullanım alanı çok genişledi.

Hollanda’daki Amsterdam Üniversitesinden araştırmacılar istatistikleri incelediklerinde geçen zaman içinde açıklanamayan infertilite de dahil olmak üzere üreme potansiyelini etkileyebilecek pekçok durumda IVF yöntemine başvurulduğunu fark etmişler.

Bu verilere göre 2000 ve 2010 yılları arasında Amerika Birlesik Devletleri’nde uygulanan IVF tedavilerinin sayısı 90.000 den 150.000’e cikarken aynı dönemde tüplerdeki problem nedeni ile uygulanan IVF oranı %25’den %16’ya gerilemiş.

Arastrimacilar IVF tedavisine alınan çiftlerin yaklaşık %25-30’unun açıklanamyan infertilite grubuna girdiğini ancak bu çiftlerin pek çoğunun IVF uygulanmasa bile bir süre sonra kendiliklerinden gebe kalabileceğini iddia ediyorlar.

Fertilitesinde azalma saptanan 500 Hollanda’lı çift geriye dönük incelendiğinde bu çiftlerin %60″ının bir üreme sağlığı kliniğine başvurduktan sonra kendiliğinden gebe kaldığı görülmüş.

Yazarlar IVF başarısını değerlendiren pek çok çalışmada infertilite süresinin yanı çiftlerin ne kadar zamandır gebe kalmaya çalşitiğinin dikkate alınmadığını üstelik pekçok ülkedeki resmi kayıt sisteminin bu bilgiyi işlemediğini belirtiyorlar.

Uzmanlar IVF’in tamamen masum bir tedavi olmadığını, hem bebek hem de anne açısından bazı riskleri bereberinde getirdiğinin altını çiziyorlar.

Bu risklerden önemlisi aslında çiftler açışdan risk olarak kabul edilmeyen hatta istenilen bir durum olarak karşımıza çıkan ikiz ve ucuz gebelikler. Her ne kadar hastalar ikiz bebeklere sahip olmayı çok arzulasalar da çoğul gebelikler gebeliğe bağlı şeker hastalığı, bebeklerde gelişme geriliği, preeklampsi ve erken doğum gibi gerçekten ciddi komplikasyon riski taşıyorlar.

Öte yandan bugüne kadar kanıtlanmamış olsa da tüp bebek yöntemi ile doğan bebeklerin ileriki yaşamlarında kalp hastalığı ve yüksek tansiyon gibi bazı hastalıklara yakalanma olasılıklarının daha yüksek olduğu speküle edilmekte,

Yazarlar tüp bebeğin dünyanın hemen her ülkesinde yüksek kar marjı sağlayan bir endüstri olarak geliştiğine dikkat çekiyorlar.
Yayının özetine buradan ulaşılabilir
http://www.bmj.com/content/348/bmj.g252